| 
                         
                            
                            
                         
                        
  1993 yılının Ağustos ayında Londra’da yapılan II. Dünya Bellek Şampiyonası’nın 
  birincisi, 2 dakikalık aralıklarla sunulan 100 sayıyı ezberlemiş ve yarım saat 
  içinde 1002 adet çift sayı üretebilmiştir. Ayrıca, bir saat içinde 8 deste oyun 
  kağıdının sırasını ezberlemiş ve hatasız olarak hatırlayabilmiştir. Yarışmanın 
  ikincisi, 100 kişinin ismini 15 dakika içinde öğrenerek doğru bir şekilde sıralayabilmiştir. 
  Şampiyonaya katılan diğer bir yarışmacı ise Blackpool’daki otellere ait 15.000 
  telefon numarasını ezbere söylemiştir (Valentine ve Wilding, 1994). Rajan Srinivasan 
  Mahadevan, 2.5 saat içinde 31.811 sayıyı hatırlayarak Guiness Rekorlar Kitabına 
  girmeyi başarmıştır. Rajan’ın bellek performansı üzerinde Thompson ve arkadaşları 
  tarafından yapılan çalışmalar, onun sayı dizisi uzamı (digit span), harf uzamı 
  (letter span) ve uzun listeleri hatırlamayı içeren bir çok bellek görevinde normal 
  deneklerden oldukça üstün olduğunu göstermiştir. Rajan’ın babası, Profesör Thompson’a 
  gönderdiği mektupta oğullarının üstün bellek performansını, ilk kez kızlarının 
  doğum günü için verdikleri küçük bir partide farkettiklerini yazmıştır. O zaman 
  5 yaş 9 aylık olan Rajan, parti bittikten sonra partiye gelen 20 aracın plakasını 
  ve bunların kimlere ait olduğunu hatırlayabilmiştir (Haberlandt, 1994).
 
  Luria’nın (1968) "Bir Mnemonistin Zihni" (The Mind of a Mnemonist) adlı kitabında, 
  yaşamını ve başarılarını anlattığı meşhur deneği Shereshevskii, 100 x 100’lük 
  bir sayı matrisini, sağdan sola, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya ezberleyebilmektedir. 
  Shereshevskii, en küçükleri de dahil olmak üzere hiç bir ayrıntıyı unutmamakta 
  ve her şeyi hatırlayabilmektedir.
 
  Ericsson, Chase ve Faloon (1980), bellek yeteneğinin nasıl kazanıldığını analiz 
  ettikleri bir çalışmada, üniversite öğrencisi olan bir koşucuya, sayıları çeşitli 
  yarışmaların bitiş süresi olarak kodlamayı öğretmişlerdir. Örneğin 3492 şeklindeki 
  bir diziyi denek, bir yarışın "3 dakika 49 nokta 2 sn" olan bitiş süresi olarak 
  ezberlemiştir. İlerleyen eğitim aşamalarında denek, bitiş sürelerini yaş (örn., 
  893; "89 nokta 3"; çok yaşlı bir adam) ve tarih bilgisi (örn., 1944; II. Dünya 
  savaşının sonuna yakın) ile desteklemeyi öğrenmiştir. Eğitimin başlangıcında denek, 
  kendisine gösterilen sayı dizilerinin 6 veya 7’sini hatırlarken, eğitimin sonlarına 
  doğru en az 79’unu doğru olarak hatırlayabilir hale gelmiştir.
 
  Üstün bir bellek performansı nasıl sağlanabilir? Bellek şampiyonlarının normal 
  bir belleğe sahip olan insanlardan farkı var mıdır? Hiç, bir bilgiyi hangi kitapta 
  okuduğunuzu hatırlamak için öncelikle o bilgiyi, kitabın hangi bölümünde ya da 
  sayfanın neresinde okuduğunuzu hatırlamaya çalıştığınız oldu mu? Bazen sınıf arkadaşlarınızın 
  isimlerini hatırlamak istediğinizde, sınıftaki sıralardan zihinsel olarak geçip 
  her birinin yüzünü gözünüzde canlandırdığınız oldu mu?
 
  Belleğimizin depolama ve işleme faaliyetlerini ancak sınırlı nitelikte gerçekleştirebilmesi, 
  hatırlama yeteneğimizin bizi yanıltabildiğine ilişkin örneklerin yaşanması, hatırlamaya 
  yardımcı stratejiler kullanarak bellek performansının geliştirilebilmesine yönelik 
  araştırmalara yol açmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar "mnemonik teknik 
  veya sistem"lerin kullanımını içermektedir.
 
  Mnemonik terimi, hatırlamaya yardımcı strateji kullanımını ifade etmektedir. Bu 
  terim Eski Yunan’da bellek tanrıçası olarak bilinen "Mnemosyne"den gelmektedir. 
  Eski Yunan hatipleri uzun konuşmaları hatırlamak için çeşitli stratejilerden yararlanmışlar 
  ve özellikle yerleşim (loci) tekniği olarak bilinen mnemonik tekniği kullanmışlardır 
  (Higbee, 1977). Mnemonik teknikler aracılığıyla, kişi için anlamsız olan ya da 
  düşük anlamlılığa sahip olan malzemeler anlamlı hale getirilmektedir. Bu tekniklerin 
  temelinde, bellekte daha önceden hazır bulunan malzemelerin, bilinmeyen ya da 
  yeni sunulan malzemeleri çağrıştırması yatmaktadır (Anderson, 1980). Higbee’ye 
  (1977) göre, mnemonik teknik veya sistemler, öğrenme ve bellek ilkelerini kullanan 
  bellekteki bilgilere kolaylıkla ulaşmayı sağlayan zihinsel dosyalama sistemleridir 
  (mental filing systems).
 
  Pavio (1971) mnemonik tekniklerin temelinde en az üç önemli sayıltının yer aldığını 
  belirtmektedir. Sayıltılardan ilkine göre, somut nesneler somut olmayanlardan 
  daha iyi hatırlanır. İkinci sayıltıya göre, hatırlanması gereken malzemelerle 
  somut nesneler arasında bağ kurulması, malzemelerin hatırlanması açısından yararlıdır. 
  Üçüncü olarak somut nesnelerin görsel imgeleri, sözel malzemelerin hatırlanmasını 
  kolaylaştıran araçlar olarak hizmet eder. Bu sayıltılardan hareketle bellekte 
  daha fazla bilginin tutulabilmesini sağlayabilmek için mnemonik sistemlerde aşağıda 
  belirtilen bellek geliştirme ilkelerinden yararlanılmaktadır:
 
  Anlamlılık 
 
  Mnemonik tekniklerde; uyaklar (rhymes), örüntüler (patterns) ve çağrışımlar (associations) 
  kullanılır. Bu yolla hatırlanması gereken malzemelerin daha anlamlı hale getirilmesi 
  amaçlanmaktadır. Hatırlanması gereken malzemelerin birey için anlamlı hale gelmesi, 
  bu malzemelerin hatırlanmasını kolaylaştırmaktadır (Hunt ve Love, 1987; Levin, 
  1989; Mitchell ve Hunt, 1989).
 
  Organizasyon 
 
  Bütün mnemonik sistemlerde, belleğe kaydedilen malzemelerin öncelikle belirli 
  bir organizasyon içinde sıralanması amaçlanır (Anderson, 1980). Bilgi, belleğe 
  belirli bir organizasyon içinde kaydedildiği zaman gerektiğinde bu organizasyona 
  göre, sistematik bir biçimde geri getirilmesi mümkün olabilmektedir (Higbee, 1977).
 
  Çağrışım 
 
  Mnemonik sistemlerde bellekte daha önce hazır bulunan malzemelerle, belleğe yeni 
  kaydedilenler arasında çağrışım kurulur. Çağrışım ilkesi bütün mnemonik sistemlerin 
  temelini oluşturmaktadır (Luria, 1968; Higbee, 1977).
 
  Zihinde Canlandırma 
 
  Zihinde canlandırma (visualization), diğer bir deyişle nesnelerin zihinde resimsel 
  olarak temsili, mnemonik tekniklerde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Daha 
  önce bellekte yer alan malzemelerin yenilerine bağlanmasıyla oluşan ilişkiler 
  bu ilke uyarınca görülür hale gelmektedir. M.Ö. 477’de Keos’lu ozan Simonides, 
  görsel ya da resimsel imgelerin belleğin işleyişini kolaylaştırdığını ve iyi bir 
  belleğe sahip olmak için bunun gerekli olduğunu fark etmiştir (Signoret, 1982). 
  Yapılan araştırmalar zihinde canlandırmanın hatırlamayı arttırdığını göstermektedir 
  (Lesgold ve Goldman, 1973; Morrison, 1988; Mitchell ve Hunt, 1989; Pavio, 1971).
 
  Dikkat ve İlgi 
 
  Mnemonik sistemlerde mümkün olduğu kadar dikkat çekici ve ilginç çağrışımlar kullanmak 
  gerekir. Bu durum kişide canlı görsel imgelerin oluşmasına katkıda bulunur. Örneğin, 
  köpek ve süpürge kelimelerini hatırlamak için köpek ve süpürge kelimelerini sadece 
  birlikte düşünmek veya elinde süpürge olan biri tarafından kovalanan bir köpek 
  düşünmek yerine, bir süpürge tarafından süpürülen bir köpek düşünmek daha ilginçtir 
  (Higbee, 1977). Dikkat çekici imgeler, garip ve biricik olma eğilimi gösterirler. 
  Bir imgenin biricikliği ise, onun bellekte daha uzun süre kalmasına yol açmaktadır 
  (Lesgold ve Goldman, 1973).
 
  Yukarıda özetlenen ilkeler üzerine temellenen ve bellek araştırmacıları tarafından 
  sıklıkla kullanılan genel bazı mnemonik teknikler şunlardır:
 
  Bağlama (Link) Sistemi
 
  Bu sistem malzemelerin sunum sırasına sadık kalmak kaydıyla hatırlanması gereken 
  seri öğrenme görevlerinde kullanılmaktadır (Pavio, 1971). Zincir sistemi (chain 
  system) olarak da adlandırılan bağlama sistemi iki basamaktan oluşmaktadır: İlk 
  olarak öğrenilecek listedeki her maddenin görsel imgesi oluşturulmaktadır. İkinci 
  olarak her maddenin görsel imgesiyle bir sonraki malzemenin görsel imgesi arasında 
  bağ kurulmaktadır. Böylelikle hatırlanması gereken maddeler, o maddelere ait görsel 
  imgeler aracılığıyla bir zincir şeklinde birbirine bağlanmaktadır (Higbee, 1977). 
  Bağlama sistemini temel alarak geliştirilmiş olan bir teknik, öykü (story) tekniğidir. 
  Bu teknikte hatırlanması gereken malzemelerden bir öykü oluşturulmakta ve öyküde 
  geçen olaylar görsel imgelere dönüştürülmektedir. Özellikle bir dizi kelimenin 
  öğrenilmesinde öykü sistemi oldukça etkilidir. Yine bağlama sistemini temel alarak 
  geliştirilmiş bir başka teknik, anahtar kelime (keyword) tekniğidir (Atkinson, 
  1975). Bu teknikte, hatırlanması gereken malzemelere sessel açıdan benzeyen ve 
  kolaylıkla imgelenebilen kelimeler kullanılmaktadır. Örneğin " ‘raven’ (kuzgun) 
  iri siyah bir kuştur", şeklindeki bir cümleyi ezberletebilmek için "raven" kelimesine 
  akustik açıdan benzeyen bir anahtar kelime; "raisen" (kuru üzüm) seçilmektedir. 
  Bu durumda "raisen" yiyen bir "raven" imgelemek cümleyi hatırlamak için oldukça 
  kolaylaştırıcıdır (Laufenberg ve Scruggs, 1986).
 
  Yerleşim (Loci) Sistemi 
 
  Yerleşim sistemi, M.Ö. 500 yılına dek uzanan bir geçmişe sahip en eski hatırlama 
  tekniğidir (Anderson, 1980; Haberlandt, 1994). Bu sistemin başlangıcı, Cicero 
  tarafından anlatılan bir öyküye dayanmaktadır. Keos’lu ozan Simonides, bir toplantıdan 
  ayrıldıktan kısa bir süre sonra davet salonunun çatısı çökmüş, ev sahibi ile konukların 
  tümü ezilmiş ve cesetler tanınamaz hale gelmiştir. Simonides, herkesin oturduğu 
  yeri hatırladığı için kimlik belirlemesi yapabilmiştir (Haberland, 1994; Higbee, 
  1977; Signoret, 1982). Yerleşim sisteminin başlangıcını bu olay oluşturmuştur. 
  Bu sistemde hatırlanması gereken malzemelerle iyi bilinen, sabit nitelikteki yerleşim 
  alanları birbirlerine bağlanarak hatırlanır. Örneğin, bir seri kelimeyi, okul 
  kafeteryasına giden yol üzerindeki belirli yerler arasında bağ kurarak hatırlamak 
  mümkündür (Groninger, 1971). Yerleşim sistemi iki temel basamaktan oluşmaktadır. 
  İlk olarak bilinen bir yerleşim yerinin zihinsel imgesi, doğal ve mantıklı bir 
  sırada ezberlenir (örn., 1, botanik bahçesi; 2, müze; 3, kilise vb.). İkinci olarak, 
  hatırlanması gereken her maddenin imgesi, yerleşim alanının belirli bir bölümüyle 
  ilişkilendirilir ve malzemelerin hatırlanması sırasında, söz konusu yerleşim alanında 
  zihinsel bir yürüyüş yapılır (Kliegl, Heckhausen ve Baltes, 1989).
 
  Asma (Peg) Sistemi
 
  Asma sistemi, yerleşim sisteminin bir uzantısı olarak 17. yüzyılın ortalarında 
  Henry Herdson tarafından geliştirilmiştir (Higbee, 1977). Bu sistem, hatırlanması 
  gereken malzemeleri, daha önce öğrenilmiş olan ve çoğunlukla somut olan nesnelere 
  asmayı içermektedir. Kullanılan somut kelimeler genellikle nesnelere olan benzerliklerine 
  (örn., 1, mum; 2, ördek; 3, mızrak) ya da nesnelerin sayıların okunuşu ile uyaklı 
  (rhym) oluşlarına göre (örn., 1 (one), bun; 2 (two), shoe; 3 (three), tree) seçilmektedir 
  (Pavio, 1971). Buna göre asma sisteminde her sayı değişik bir nesne ile temsil 
  edilmektedir. Kişiden istenen 1’den başlayıp hatırlaması gereken madde kadar sayıyı, 
  belirli nesnelere karşılık gelecek şekilde ezberlemesidir. Daha sonra hatırlanması 
  gereken maddelerle, sayılara karşılık gelen somut nesnelerin etkileşimlerini zihinde 
  canlandırması gerekmektedir. Örneğin, hatırlanması gereken kelimelerin "kağıt, 
  lastik, doktor " olduğunu düşünelim. Sayılara karşılık gelen nesneler de yukarıdaki 
  örnekte verilenler olsun (1, bun (çörek); 2, shoe (ayakkabı); 3, tree (ağaç). 
  Asma sistemini kullanan kişinin bu kelimeleri hatırlayabilmek için sırasıyla kağıt 
  ile çörek, lastik ile ayakkabı, doktor ile ağaç arasında bir çağrışım kurması 
  gerekir. Bunun için kağıttan yapılmış bir çörek yediğini düşünebilir. Lastiklerin 
  yerinde dört tane ayakkabı olan bir araba imgeleyebilir. Nihayet ağaca tırmanan 
  bir doktor görebilir. Maddeleri doğru bir sırada hatırlayabilmek için her sayının 
  karşılık geldiği nesneyi ve o nesne ile hatırlanması gereken kelimenin etkileşimini 
  zihinde canlandırmak yeterli olacaktır.
 
  Glover, Timme, Deyloff, Rogers ve Dinell (1987), daha önce bir yazıcı ile hiç 
  karşılaşmamış üniversite öğrencilerine asma sistemiyle yazıcıyı kullanmayı, hiç 
  bir stratejinin kullanılmadığı kontrol grubu öğrencilerine göre daha kolay öğretmişlerdir. 
  Bu çalışmada denekler, öncelikle yukarıda olduğu gibi sayılara fonetik açıdan 
  benzeyen bir dizi somut kelimeyi öğrenmişlerdir. Daha sonra listedeki her madde 
  ile o maddeye ilişkin somut nesnenin etkileşimlerinin zihinsel imgelerini oluşturmuşlardır. 
  Örneğin, yapılması gereken işler setindeki ilk basamak "düğmeyi çevir"dir. Bu 
  durumda denekler çöreğin ortasında bir düğmeyi çevirmeyi hayal etmişlerdir. Sonraki 
  yönerge, "kağıdı zincir halkanın üzerine koy" şeklindedir. Denekler, içine kağıt 
  doldurulmuş bir ayakkabının bir zincirle bağlandığını düşünmüşlerdir. Bu işlem 
  yönerge listesi sona erinceye kadar devam etmiştir.
 
  Fonetik Sistem 
 
  Bu sistem farklı araştırmacılar tarafından ilgilenilen konuya göre, şekil-alfabe 
  (figure-alphabet), sayı-harf (digit-letter, number- alphabet), sayı-sessiz harf 
  (number-consonant) veya sese uygun sayı (number to sound) gibi değişik şekillerde 
  adlandırılmaktadır (Ericsson, Chase ve Faloon, 1980; Higbee, 1977; Hunt ve Love, 
  1987; Luria, 1968; Morris ve Greer, 1984). Ancak bu sistemin versiyonlarının tümündeki 
  ortak yön çoğunlukla 0’dan 9’a kadar olan sayıların her birinin sessiz harflerle 
  veya onlara uygun seslerle temsil edilmesi ve bu sessiz harflerin aralarına sesli 
  harfler konarak hecelerin ya da kelimelerin oluşturulmasıdır. Örneğin, 1, T veya 
  Th; 3, M; 4, R; 5, L; 6, J veya Ch, Sh şeklinde sayılar seslere dönüştürülmektedir. 
  Bu durumda 164359 sayısı, denek tarafından TeaCheR MaiL Box olarak kodlanmakta 
  ve bir öğretmenin kendisine bir şey postalamak istediği şeklinde imgelenmektedir 
  (Valentine ve Wilding, 1994). Benzer şekilde, Kliegl, Heckhausen ve Baltes’in 
  (1989), araştırmasında denekler, 00 ile 99 arasındaki sayıların ifade ettikleri 
  sessiz harfleri ezberlemişler ve bu sessiz harfleri sesli harflerle anlamlı hale 
  getirmeyi öğrenmişlerdir (Örn., 40, R S, RoSe; 78, C F, CoFFee; 00, S S, SuSy............... 
  86, F SH, FiSH vb.). Bu şekilde denekler, kendisine sunulan 407800.....86 şeklindeki 
  bir diziyi, RoSe, CoFFee, SuSy........ FiSH olarak kodlamakta ve gerektiği zaman 
  kelimelerdeki sessiz harflerin karşılığı olan sayıları geri getirebilmektedirler.
 
  Fonetik sistemin başlangıcı, 1948’de Wickelman’ın alfabedeki harflerle sayıları 
  eşleştirerek oluşturduğu sayı-harf sistemine dayanmaktadır (Morris ve Greer, 1984). 
  Bu sistemin diğer mnemonik sistemlere göre en önemli avantajı, sayıların hatırlanmasında 
  daha kullanışlı olmasıdır. Çok uzun sayıların hatırlanması gerektiğinde 0’dan 
  9’a kadar olan sayı-ses eşlemesi temel alınarak 00-99 arası tüm sayıların hangi 
  seslere karşılık geldiğini belirten listeler oluşturulmaktadır. Daha sonra deneklere, 
  oldukça uzun süren eğitim oturumlarıyla, sayıları seslere dönüştürüp aralarına 
  gerekli sesli harfleri ekleyerek kelimeler oluşturması ya da dizideki her sayıya 
  uygun sesle başlayan cümleler kurması öğretilmektedir (Ericsson, Chase ve Faloon, 
  1980; Higbee, 1977; Kliegl, Heckhausen ve Baltes, 1989).
 
  Mnemonik Tekniklerin Sınırlılıkları 
 
  Belleğin geliştirilmesine yönelik yapılan araştırma bulgularına ve bellek yarışmalarına 
  katılan yarışmacıların belirttiklerine göre, yukarıda özetlenen mnenonik teknikler 
  kullanılarak daha çok şey hatırlamak mümkündür. Örneğin, II. Dünya Bellek Şampiyonası’na 
  katılan bir yarışmacı bu teknikleri kullanmayı öğrendikten sonra yaşantısında 
  meydana gelen değişiklikleri şu şekilde ifade etmektedir: "Belleğim daha organize 
  bir yaşam sürmeme yol açtı. Artık randevu defteri kullanmaya ihtiyacım kalmadı, 
  çünkü randevularımın hepsini aklımda tutuyorum. Çok sayıdaki bilgiyi hatırlayabiliyor 
  ve notlarıma bakmaksızın konuşma yapabiliyorum" (Valentine ve Wilding, 1994). 
  Ancak mnemonik teknikler kişinin belleğinde çoğunlukla, genel değil özel bir artışa 
  yol açmaktadır. Örneğin, Kliegl, Heckhausen ve Baltes, (1989) deneklerinden birine 
  yerleşim sistemine göre kelimelerin hatırlanabilmesine yönelik, diğerine ise fonetik 
  sisteme uygun olarak sayıların hatırlanabilmesine yönelik eğitim vermişlerdir. 
  Buna bağlı olarak, deneklerin bellek performansındaki artış, aldıkları eğitim 
  doğrultusunda sadece kelimelerin ya da sayıların hatırlanmasında gözlenmiştir. 
  Benzer şekilde, Wilding ve Valentine’nin (1985) deneği sadece gecikmeli hatırlama 
  görevlerinde, Coltheart ve Glick’in (1974) deneği ise, sadece kısa süreli görsel 
  bellek görevlerinde başarılı olmuştur.
 
  Mnemonik teknikler kullanarak, normal performansın ötesinde bir başarı sağlayabilmek 
  için oldukça uzun eğitim oturumları gerekmektedir. Ericsson, Chase ve Faloon (1980), 
  bir üniversite öğrencisinin sayıları hatırlama performansını 6-7 basamaktan 79 
  basamağa çıkarabilmek için 20 aylık bir eğitim vermişlerdir. Kliegl, Smith, Heckhausen 
  ve Baltes’in (1989) araştırmasındaki eğitim aşaması ise 14 ay sürmüştür. Luria 
  (1968) ise mnemonist Shereshevskii ile yıllarca çalışmıştır. Bellek şampiyonalarına 
  katılan yarışmacılar, şampiyon olabilmek için yaşamlarını belleklerini geliştirmeye 
  adadıklarını belirtmektedirler (Valentine ve Wilding, 1994).
 
  Mnemonik teknik veya sistemler bütün öğrenme görevlerine güçlü cevaplar vermezler. 
  Görsel imgelerin kullanımından kaynaklanan bazı sınırlılıkları vardır. Görsel 
  imgeler oluşturabilmek ve bu konuda eğitilebilmek oldukça uzun zaman almaktadır. 
  Bir kelimeyle temsil edilen bir nesnenin imgelenmesi, kelimenin kendisini düşünmekten 
  daha uzun zaman alabilir. Ayrıca hatırlanması gereken malzemeler çok hızlı sunulursa, 
  hatırlamak için görsel imgeler kullanmak performansı düşürebilir (Higbee, 1977). 
  Mnemonik eğitimin kısa süreli bellek kapasitesi artışına yol açıp açmayacağının 
  incelendiği bir çalışmada (Menli, 1991), sunum hızı ile verilen mnemonik eğitim 
  türü arasında bir etkileşim olduğu bulunmuştur. Özellikle fonetik sistem gibi 
  kullanımı diğerlerinden daha zor olan ve daha uzun eğitimi gerektiren türdeki 
  mnemonik tekniklerin başarılı sonuçlar verebilmesi için hatırlanması gereken maddeler 
  arasındaki sunum süresinin daha uzun olması gerekmektedir.
 
  Mnemonik teknikler açısından oldukça önemli bir ilke olan görsel çağrışımlar kurma, 
  soyut malzemelerde, somut malzemelerin kullanılmasında olduğu kadar iyi çalışmazlar 
  (Higbee, 1977; Laufenberg ve Scruggs, 1986; Lesgold ve Goldman, 1973). Ayrıca 
  insanlar arasında görsel çağrışım kurabilme yeteneği açısından bireysel farklılıklar 
  vardır. Bütün bunlara rağmen, özellikle mnemonik sistemlerden türetilen daha basit 
  düzeydeki mnemonik stratejilerin, zihinsel açıdan yetersiz ya da öğrenme problemleri 
  olan yetişkinlerin veya çocukların bilişsel süreçlerindeki dezavantajlarını en 
  aza indirgemede etkili olduğunu gösteren bir çok araştırma bulgusu bulunmaktadır 
  (Örn., Feld ve Witte, 1988; Morrison, 1988; Pressley, Levin ve Delaney, 1982; 
  Torgesen ve Houck, 1980).
 
  Mnemonik tekniklerin avantaj ve sınırlılıklarını özetledikten sonra baştaki sorulara 
  tekrar dönecek olursak, üstün bir bellek performansına sahip olmak için her şeyden 
  önce uzun ve zahmetli bir eğitim programını göze almak gerektiği sonucuna ulaşabiliriz. 
  Bellek şampiyonlarının normal bir belleğe sahip olan insanlardan farklı olup olmadığı 
  sorusuna cevap verebilmek ise daha zordur. En azından insanların, yaşamlarını 
  bellek şampiyonu olmaya adamalarına yol açan faktörler düşünüldüğünde, bellek 
  şampiyonları ile normal belleğe sahip kişiler arasında farklılıklar olacağı düşünülebilir. 
  Yarışmacılık, yüksek başarı beklentisi, güdü ya da diğer bir çok kişisel faktör 
  gibi. Ancak zihinsel faaliyetler açısından mnemonistlerle normal belleğe sahip 
  olan kişiler karşılaştırıldığında ise, bu yöndeki bulgular, çoğunlukla farklılık 
  olmadığını göstermektedir. Kliegl, Heckhausen ve Baltes’in (1989), Ericsson, Chase 
  ve Faloon’un (1980) araştırmalarındaki denekler, normal zeka düzeyinde olup, eğitim 
  öncesi bellek ölçümleri açısından da normal bir performansa sahiptirler. Ayrıca 
  sözü edilen bu araştırmalarda eğitim sonrasında deneklere kodlayamayacakları diziler 
  verildiğinde, bellek performanslarının tekrar başlangıç düzeyine düştüğü görülmüştür. 
  Dolayısıyla uygun bir mnemonik sistem ve geri getirme yapısının (retrieval structure) 
  seçilmesi, uygun ve yeterli düzeyde bir eğitimin verilmesi sonucu bellek kapasitesinde 
  sağlanan ve sınırsız gibi görünen gelişme, bellek kapasitesinin artması anlamına 
  gelmemektedir (Baine, 1989; Ericsson, Chase ve Faloon, 1980; Menli, 1991).
 
  Mnemonik tekniklerle sağlanan artış, eşyaların rastgele konulduğu bir odaya kıyasla, 
  aynı büyüklükteki başka bir odaya düzenli olarak yerleştirmek şartıyla daha çok 
  şey sığdırabilmeye benzer. Nihayet "Hiç, bir bilgiyi hangi kitapta okuduğunuzu 
  hatırlamak için öncelikle o bilgiyi, kitabın hangi bölümünde ya da sayfanın neresinde 
  okuduğunuzu hatırlamaya çalıştığınız oldu mu? Bazen sınıf arkadaşlarınızın isimlerini 
  hatırlamak istediğinizde, sınıftaki sıralardan zihinsel olarak geçip her birinin 
  yüzünü gözünüzde canlandırdığınız olur mu?" şeklindeki son iki soruya evet diyebiliyorsanız, 
  bilgileri hatırlamak için bazen doğal olarak sizin de mnemonik stratejilerden 
  yararlandığınız söylenebilir.
 
  Kaynaklar 
  Anderson, J. R. (1980). Cognitive psychology and its implications. San Francisso: 
  W.H. Freeman and Company.
  Atkinson, R. C. (1975). Mnemotechnies in second-language learning. American Psychologist, 
  821-828.
  Baine, D. (1989). Memory and mnemonics. Mental Retardation and Learning. Disability 
  Bulletin, 2:23-33.
  Coltheart, M.& Glick, M.J. (1974). Visual imagery: A case study. Quarterly Journal 
  of Experimental Psychology, 26, 438-453.
  Ericsson, K. A.& Chase, W.G., Faloon, S. (1980). Acquisition of a memory skill. 
  Science, 208: 1181-1182.
  Feld, K.G. & Witte, K.L. (1988). Mnemonic benefits of digit-list organization: 
  Test of developmental lag hypothesis of reading retardation. Journal of Genetic 
  Psychology, 149:459-469.
  Glover, J.A. & Timme, V., Deyloff, D., Rrogers, M., Dinell, D. (1987). Oral directions: 
  What to do when. Journal of Educational Research, 81(1), 33-40.
  Groninger, L. D. (1971). Mnemonic imagery and forgetting. Psychonomic Science, 
  23:161-163.
  Haberlandt, K. (1994). Cognitive psychology. Boston: Allyn & Bacon.
  Higbee, K. L. (1977). Your memory: How it works and how to improve it? New Jersey: 
  Prentice-Hall.
  Hunt, E. & Love, T. (1987). How good can memory be? In A.W. Melton, E. Martin 
  (Eds.). Coding processes in human memory. New York: Winston and Sons.
  Kliegl, R. J.,. Heckhausen, S. J. & Baltes, P. B. (1989). Testing-the limits and 
  the study of adult age differences in cognitive plasticity of a mnemonic skill. 
  Developmental Psychology, 2: 247-256.
  Laufenberg, R. & Scruggs, T.E. (1986). Effects of transformational imagery strategy 
  to facilitate digit span recall of mildly handicapped students. Psychological 
  Reports, 58, 811-820.
  Lesgold, A. M. & Goldman, A.R. (1973). Encoding uniqueness and the imagery mnemonic 
  in associative learning. Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior, 12:193-202.
  Levin, M. E. (1989). Comparison of individual and cooperative mnemonic vocabulary 
  instruction. Dissertation Abstracts International, 1: 115-A.
  Luria, A. R. (1968). The mind of mnemonist. Harmondsworth: Penguin.
  Menli, N. (1991). Çocuklarda Görsel İşitsel Sayı Dizisi Testindenn alınan puanlara 
  mnemonik tekniklerin ve sunum hızının etkisi (Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi 
  Psikoloji Bölümü, Ankara).
  Mitchell, D.B. & Hunt, R.R. (1989). How much effort should be devoted to memory? 
  Memory & Cognition, 3:337-348.
  Morris, P.E. & Greer, P.J. (1984). The efectiveness of the phonetic mnemonic system. 
  Human Learning: Journal of Practical Research & Applications, 2:137-142.
  Morrison, C. R. (1988). Individual differences in student’s ability to use a mnemonic 
  strategy. Dissertation Abstracts International, 12:3606-A.
  Pavio, A. (1971). Imagery and verbal processes. New York: Holt, Rinehart & Winston.
  Pressley, M. & Levin,, J.R., Delaney, H.D. (1982). The mnemonic keyword. Review 
  of Educational Research, 52:61-91.
  Signoret, J. L. (1982). Mnemotekni belleme sanatı. (Z. Tümer, Çev.). Doğa ve Bilim, 
  Bilimsel Düşünceye Katkı, 9: 65-6.
  Toresen, J. K., Houck, D.G. (1980). Processing deficiencies of learning disabled 
  children who performed poorly on Digit Span Test. Journal of Educational Psychology, 
  2:141-160.
  Valentine, E. R, Wilding, J.M. (1994). Memory expertise. The Psychologist. 7 (9), 
  405-408.
  Wilding, J.M. &, Valentine, E.R. (1985). One man’s memory for prose faces and 
  names. British Journal of Psychology, 76, 215-219.
 
  Dr. Nurhan Er
                     |