Etkili Öğretmen Özellikleri

  Yazdır Tavsiye Et
Bu yazı 31343 defa incelendi.
4 Ekim 2004 Pazartesi

Öğrenciler üzerinde etkili olabilmesi için ben-iletileri üç öğeyi taşımalıdır.
1-Sorun oluşturan davranışın tanımlarını içermelidir: Öğretmenin, kendisi ile neden yüzleştiğini kestirmek zorunda kalmamalıdır. Öğrenci iyi bir ben-iletisi yorum içermeyen haber gibidir. “Kabadayılık ettiğin zaman...” Yargılama ile başlayan ben-iletilerine “kılık değiştirmiş sen-iletileri” denir. İyi bir ben-iletisinde zaman belirten bir bağlaç vardır. Öğrenciye sorun teşkil eden davranışın zamanını belirtmek çok önemlidir. Öğretmen, öğrenciye değil onun belli bir davranışına kızmıştır.
2-Öğrencinin kabul edilmeyen davranışını öğretmen üzerindeki kesin gerçek, somut etkisinin ona söylenmesidir. “Senin uzun saçlarını görmeye dayanamıyorum” somut etki açıkça söylenmiş ise ben iletisi başarısız olur. Ben-iletilerini kullanmaya başlayan öğretmenlerin yapacakları ilk iş kabul edilmez öğrenci davranışlarını iki grup içinde sınıflandırmak olmalıdır. Somut etkisi olanlar ve olmayanlar.
3-Duyguların dile getirilmesi: Ben-iletisi, davranış, etki ve duygu zincirinden oluşur. Ben-iletisinden nasıl dönülür- Vites nasıl değiştirilir. Ben-iletileri, sen-iletilerine göre öğrencileri daha az savunmaya iter. Fakat her şeye rağmen iyi bir ben-iletisinden bile öğrenci incinebilir. Öğretmen bunu fark edince hemen, yüzleşmeden etkin dinlemeye geçmelidir. Bu bir tür vites değiştirmedir.
Öğretmenler Kendilerini Nasıl Kızdırır: Kızgınlık, öğretmenin üç bölümlü ben-iletisini, duygu bölümünde olduğundan, yüzleşmeler öğrenciler tarafından suçlama ve bastırıcı iletiler olarak algılanır. Kızgınlık ikinci bir duygudur. Her zaman daha önce yaşanan başka duyguların sonucunda oluşur. Öğretmen bahçede dolaşırken, çocuklardan birinin attığı taş başını sıyırıp geçer. Öğretmenler kızgınlık iletilerinin bir işe yaramadığını bilirler. Işe yarasalardı dünyanın kuşaklar arası tüm sorunları yıllar önce çözülmüş olurdu.Öğretmenin ilk duygusu korkudur, ikinci duygusu kızgınlıktır. EÖE kurallarında öğretmenle birinci duygularını öğrencilerine iletmeleri öğretilir.

BEN-İLETİLERİNİN TEHLİKELERİ

Ben-iletileri uygulayabilecek kişinin kendini tüm çıplaklığıyla ortaya koymasıdır.
İnsanın kendini değiştirme ihtimalidir.
Sorumluluktur.
Etkili ben-iletileri neler yapar: Ben-iletileri, düşüncesiz kimseleri düşünceye yöneltir. Öğretmenlerin ben diliyle konuşmaları, öğrencilere insanlar arası etkili iletişimi öğretir. Çünkü onlar öğretmenlerini kendilerine model olarak alırlar.

SORUNLARI ÖNLEMEK SINIF ORTAMI NASIL DEĞİŞTİRİLİR
Eğitim sistemleri gelişip değişiyor ama binaları 1992’lü (eski) yıllardan kalma, yani hiç yenilenmeyen imkanlara karşı öğretmenlerden modern eğitim yapmaları bekleniyor.
Yenilikçi Düşünce EÖE’ de sekiz yol önerilmiştir.
1. Dikkatin kolay yoğunlaştırılabileceği ve dış etkenden olabildiğince az etkili bir yer seçilmeli.
2. Özel sorunun ne olduğuna karar verilmeli.
3. Düşünce seli için zaman sınırlaması koyulmalı.
4. Ürettiğiniz tüm düşünceleri yazmalısınız.
5. Nitelik değil nicelik arandığından, oldukça çok düşünce üretilsin.
6. Üretilen düşüncelere sınır koymamalısınız.
7. Hiç bir değerlendirmeye izin vermemelisiniz.
8. Bakış açınızı zaman zaman değiştirmelisiniz.

SINIF ORTAMINI DEĞİŞTİRMEK
BUNUN DA 8 YOLU VARDIR

1. Ortamı zenginleştirme.
2. Ortamı fakirleştirme.
3. Ortamı kısıtlamak.
4. Ortamı genişletmek.
5. Ortamı yeniden düzenlemek.
6. Ortamı yalınlaştırmak.
7. Ortamı sistemleştirmek.
 8. Ortam için önceden plan yapmak

SINIFTA ZAMANI VERIMLI KULLANMA

Sorunsuz ortamlarda üç tür işe yarar ve kullanılabilir zaman vardır:
Sayısız uyaranla baş edilebilme zamanı (rahatsız edicilerin kaldırılmaları)
Bireysel zaman (sessizlik köşeleri, bireysel çalışma köşeleri, ses geçirmeyen kulaklıklar)
En uygun zaman (öğrencinin sorunsuz ilgi beklediği zaman9 Öğretmenlerin öğretebildiği öğrencilerin öğrenebildiği, her birinin “insan” olabildiği zamanlardır, dersler her iki taraf için daha zevkli olacaktır.

SINIFTA TARTIŞMA

Ben-iletilerinin etkisiz olduğu, sınıf ortamını değiştirmenin işe yaramadığı durumlar iki nedene bağlanabilir: Ya çocuğu kabul edilemez davranışa yönelten dürtü çok güçlüdür ya da öğretmeni ile iyi ilişkiler içinde olmadığı için onun ihtiyaçlarını umursamaz sonuç olarak, pek çok sınıfta öğretmen ve öğrenciler zaman zaman ihtiyaç çatışması yaşayabilirler.
Çatışmaların sıklığı o ilişkinin doyurucu olmadığı ve sağlıksız olduğu anlamına gelmez önemli olan çözümlenmemiş çatışmanın sayısı ve çatışmaların çözümünde kullanılan yöntemlerdir.

ÇATIŞMAYI ORTAYA ÇIKARAN NEDİR?

Bir çatışmanın varlığı için iki taraf gerektiğinden, çatışma tek olarak ne öğretmene nede öğrenciye aittir. Dolayısıyla her iki tarafında sorunu vardır.eğer bir taradın gereksinimi çok güçlü ise, öbür tarafın ben iletisin etkisi çok az olur.
 

ÖĞRETMENLER ÇATIŞMALARI NASIL ÇÖZERLER?

Öğretmenler çatışmaların çözümüne genellikle kazanmak kaybetmek olarak bakarlar. Öğrencileri doğal düşmanları olarak görürler. Önemli olan hoşgörü ve dostlukla yaklaşmak ve iletişimdir. Ayrıca davranış değişikliğinin bir anda olmasını beklemekte hatadır.

İKİ KAZAN KAYBET YAKLAŞIM
YÖNTEM 1 VE YÖNTEM 2

Yöntem 1’de her zaman öğretmen kazanır. Yöntem 2’de ise öğrenciler kazanır öğretmen kaybeder. Her iki yönteminde birbirlerine göre oldukça fazla avantaj ve dezavantajları vardır. Ayrıca birçok öğretmenin bir kez yöntem 1’i bir başka kez de yöntem 2’yi kullanmaları öğrencilerin kafalarını karıştırır. öğrenciler böyle bir ortamda kendilerini sınırlı belirsiz bir dünyada zannederler.

SINIFTA OTORİTE

Birinci tür otorite uzmanlığa deneyime dayanır. Bu tür öğretmenler bunu öğretmenliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak görür. Bu otorite sınıfta hiç sorun oluşturmaz. İkinci tür otorite ise öğretmenin öğrenciyi ödüllendirme ve cezalandırma gücünden doğar. Bu güç öğrencilerin bağımlılığından gelir. Ayrıca şu bir gerçektir ki öğrenciler büyüyüp geliştiklerinde ve öğretmenlerine bağımlılıkları azaldıkça öğretmenlerin onlar üzerindeki ödül ve ceza güçleri de azalır. Öğretmen güç gösterdikçe isyanda artacaktır. İkinci otorite çoğunlukla öğrenciyi ezer, benlik imajını zedeler, kendine olan güvenini azaltır. Bu durumlarda isyan etme, meydan okuma, karşı koyma, yalan söyleme, duyguları saklama, sinsice davranma, başkalarını suçlama, dedikodu yapma, hile yapma, patronluk taslama, yenilgiden nefret etme, işbirliği yapma, boyun eğme, rol yapma, yağcılık yapma, hayal kurma, geri çekilme ve yeni şeyler denemekten kaçma gibi davranışlar gözlenir.
“Öğretmenin gücü, kurbanlarına güç verir. Kendi karşıtlarını çoğaltır, kendi yok oluşunu hızlandırır.”

SINIF İÇİ ÇATIŞMALAR İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ
KAYBEDEN - YOK YÖNTEMİ

Daha önce anlattığımız yöntem 1 ve yöntem 2’ye alternatif olarak daha doğru, daha mantıklı ve daha etkili bir yöntemdir. Bu yöntemi biz yöntem 3 olarak ele alacağız. Yöntem 3 , çıkarlar çatıştığında, her iki taraf için kabul edilebilecek ve hiçbirinin kaybetmeden kazanacağı bir çözüm üretme yöntemidir. Burada en önemli soru, eni yi çözümü kimin getireceği değil, her iki tarafında kabul edebileceği bir çözümün nasıl bulunabileceğidir. Yöntem 3 yarışmayı değil işbirliğini ve sorunların en iyi nasıl çözülebileceğini öğretir. Başka bir üstünlüğü ise çözümlerin tarafların dışında hiç kimse tarafından kabul edilmek zorunda olmamasıdır. Ayrıca bireylerin yaratıcılığını ortaya çıkarır, kendilerine özgü sorunlarına yine kendilerine özgü yapıcı çözümler bulmada onları özgür kılar. Temelde bir sorun çözme yöntemidir.

YÖNTEM 3 İÇİN ÖN KOŞULLAR
Öğretmenlerin yöntem 3’ü kullanmaya başlamadan önce etkin dinleme konusunda yetkinleşmeleri gerekir. Aksi takdirde verim alınamaz.
Öğrencilere suçlayıcı utandırıcı ve aşağılayıcı sen iletileri yerine öğretmen kendi gereksinimlerini açıkça, dostça ve dürüstçe ifade eden ben iletilerini göndermelidir. Aksi takdirde öğretmene olan güven en baştan yıkılmış olur.
Öğretmenlerin öğrencilerin tümü ile yepyeni bir çatışma çözme yöntemi deneyeceklerine inanmaları gerekir.

YÖNTEM 3 ALTI AŞAMADA SORUN ÇÖZME

1. Sorunu tanımlama
2. Olası çözümler üretme
3. Çözümleri değerlendirme
4. En iyi çözümün hangisi olduğuna karar verme
5. Bu kararın nasıl uygulanacağını belirleme
6. Çözümün başarısını değerlendirme
Yöntem 3 sorunu arttırmadan, çatışmayı had safhaya çıkarmadan yapılır. Örneğin “peki........ sorunumuz var sizce çözüm ne olmalı.” Gibi bir ileti yöntem 3 için en uygun olanıdır.

YÖNTEM 3’ÜN OKULDAKİ YARARLARI

  1. Küskünlük ve kızgınlık oluşturmaz.
  2. Kimseyi yargılamadan direk çözüm önerisinin ne olacağını düşünmeye başlamak ve beraberinde güdüleme ile çözümün uygulanmasını sağlar.
  3. Birlik ve beraberliği, kolektifliği arttırır.
  4. Bir diğerine düşünceyi kabul ettirme (satış) ortadan kalkar.
  5. Güç yada otorite gerektirmez.
  6. Öğrenci öğretmeni, öğretmende öğrenciyi sever.
  7. Gerçek sorunun bulunmasında yardım eder.
  8. Öğrencileri daha sorumlu ve dolgun yapar.

YÖNTEM III’ÜN OKULLARDA BAŞKA KULLANIM ALANI VAR MI?

Yöntem üç ün uygulama alanı sınırsızdır. Çatışmalar her tür okulda her sınıfta ve her tür konu üzerinde ortaya çıkabilir. Dolayısıyla yöntem üç’ü öğretme-öğrenme çatışmalarında, öğrenciler arasındaki çatışmalarda, sınıf kurallarını koymada öğrencilerin olumsuz ve saygısız her türlü davranışında ve aile içi iletişimde kullanılabilir.
Yöntem üçün en etkili olduğu zaman,etkileme girişimi olarak gönderdiğimiz ben iletisinin ardından öğrencini direnmesi halinde devreye sokulduğu zamandır. Eğer “Sırayı bozma” dediğinizde öğrenci sıraya girmez ise çatışma vardır ve derhal çözüm önerileri ortaya konmalıdır.

OKULDA DEĞERLERİN ÇARPIŞMASI

İnsanların hayat süreci içinde kendileri özgü değer yargıları vardır. Örneğin din, giyiniş tarzı, saç şekli, temizlik alışkanlığı, konuşma biçimi, görgü kurallarına uyma, ahlak anlayışı, vb... kimse bunlar üzerinde tartışmak ve değiştirmek istemez aynen öyle de öğrenciler bu meselelerde iletişime kapalıdırlar. Değer tartışması ve çatışması birbirinden farklıdır. Eğer öğretmen kazanımlarına ve gereksinimlerine dokunan öğrenci davranışlarına karşı ben iletisi göndermek, somut veriler göndermekte zorlanıyor ve çocuk şaşkına dönüyorsa işte o zaman öğrenciyle değer çatışması yaşıyor demektir.
Şimdiye kadar öğrendiğimiz tüm yöntemler kendi özelliklerine göre değer çatışmasında genel olarak etkisizdirler.

PEKİ DEĞER ÇATIŞMASIYLA NASIL BAŞ EDİLİR?

Etkili bir danışman olmalısınız
Onlarla düşüncelerinizi bir kez paylaşın ve laf Kalabalığı yapmayın
Her konuşmanın sonucunda sorumluluğu öğrencide bırakın
Değer verilene model olmaya (temsil etmeye) çalışın.
Kendinizdeki kusurları görün ve değişime başlayın.
Çocukları iyi tanıyın ama her konuda.
Gurup çalışmaları yaptırın gerekirse gurup ve bireysel terapilere başvurun.
Bireylerin kendi değerlerini daha iyi tanımalarına yardımcı olun.
Çocukları sevin ve bunu onlara gösterin.
Kabul etme olgunluğuna erişin.

DAHA İYİ BİR ÖĞRETİM İÇİN OKULU İYİLEŞTİRMEK

Okullarda karşılaşılan genel sorunlar şunlardır:
-  Öğretmenler asttır.
- Öğretmenler kararların alınmasına katılmazılar.
- Okullar değişime karşı koyar.
- Bir örnek değerleri kabul ettirmeye çalışırlar. (kalıba uymayanı zorla yola getirme)
- Suçu başkasına atma. Sorumluluktan kaçma. Her kes sorunlar yüzünden başkasını suçlamaktadır.

Öğretmenler okulda daha etkili olabilmeleri için neler yapabilir:

- Rolünüzün önemini kabul edin.
- Her zaman kendi pencerenizden bakın.
- Sorunların her zaman var olacağını unutmayın. Yeri geldiğinde okul yönetimiyle yüzleşin.
- Yapılan okul içi idari toplantılarda söz alın ve hazırlıklı gidin. Sorunu çözmeye çalışın eleştirmeye değil.
- Öğrencilerinizi savunun.

İSTENMEYEN ÖĞRETMEN DAVRANIŞLARI

1. Notla tehdit etme
2. Ceza olarak ödev verme
3. Sadece anlatım yöntemini kullanma derse güdülememe,cesaretlendirmeme, espiritüel olmama
4. Ödevleri kontrol etmeme
5. Sınıfa sırtını dönme
6. İstenmeyen davranışları düzeltmeme
7. Sadece başarılı olanlara söz hakkı verme
8. Yanlış davranışı veya yanıtı aşırı eleştirme, olumsuz sözlerle etiketleme
9. Öğretmediği konularda sınav yapma
10. Dersi iyi planlayamama, öğrencileri boş bırakma
11. Zorlama ile disiplin sağlama
12. Sınıfta herkesin görebileceği yerde durmama
13. Öğrencilerin psikolojik,sosyal,akademik yeterlik ve gelişim dönemleri gibi özelliklerini tanımama
14. Öğrencilerin ekonomik durumuna bakmadan araç gereç isteme
15. İstenen davranış hakkında bilgilendirmeme
16. Öğretmenin kendi davranışları ve diğer öğretmenlerin davranışları arasındaki tutarsızlık
17. Öğrencinin davranışı yerine kişiliğini eleştirme
18. İstenen davranış için uygun ortam oluşturmama
19. İstenen davranış için uygun pekiştireci zamanında vermeme
20. Haklı ile haksız öğrenciyi ayırt edememe
21. Cinsel,sosyal,ekonomik ve başarı durumu vb. özelliklere göre ayrım yapma,sürekli aynı öğrencilere sosyal alanlarda görev verme
22. Başarı zevkini tattıramama
23. Derse girip dersi işleyip dersten çıkma; kitap öğretmeni olma,dersi soğuk atmosferde işleme
24. İstenmeyen davranışlar üzerinde istenenlerden daha fazla durma, an konuyu kesip ayrıntılarla fazla ilgilenme
25. Bazı öğrencilere ismi ile hitap ederken diğerlerine hitap etmeme
26. Ödül ve cezayı adil kullanmama
27. Körü körüne itaate alıştırmak için disiplin cezası verme, başarısız olarak değerlendirme
28. Ana dilini iyi kullanmama ( örn. Argolu konuşma )
29. Başarılı ile başarısız öğrencileri akademik açıdan ayırt edememe ( örn. Her ikisine de aynı notu verme )
30. Fiziksel ceza verme

ÖĞRETMEN ÇOCUK İLİŞKİLERİNİN GENEL DOĞRULTULARI

1. Çocukla birlikte olmalı, arkadaş gibi davranmalı ama hiçbir zaman çocuklaşmamalıdır.
2. Öğretmen ne öğreteceğim yerine, hangi eğitsel faaliyeti, nasıl öğretebilirim endişesi içinde olmalıdır.
3. Çocukları, geriden gözleyip anlam gelişimine katkıda bulunabilir. Doğal halde gözlemlemelidir. Çocuklar, genellikle yetişkinlerle birlikte olmaktan sıkıntı duyarlar. Bunun nedeni, yetişkinlerin çocuk üzerinde koyduğu baskı ve çocuğun yetişkin tarafından anlaşılmadığı düşüncesidir.
4. Öğretmen, aynı anda birden fazla çocukla ilgili olmalıdır. Bunu grup faaliyetleri ile yapabilir.
5. Çocuklara karşı ön yargılı olmamalıdır. Çocukların değerlerinden alçak gönüllü olmaya dikkat etmelidir.
6. Öğrencilerin birbirleriyle iyi ilişki kurmasında, öğretmenin rolü vardır. Öğretmen, bunu yaparken öğrencilerin birbirleri ile saygılı olmasını, ilişkilerinden zevk almasını sağlamalıdır. Çocuğu ödüllendirmelidir. Sınıf içerisinde sevilen öğrenci ile sevilmeyen öğrenci bir araya getirilerek, sınıf içerisinde bir kaynaşma sağlanmalıdır.
7. Problem çözme yeteneğinin sağlanmış olması gerekir. İnsan adeta problem ağına düşmüştür. Çocuğun problemlerle başa çıkmasının öğretilmesi gerekir. Kendi sorunlarına sahip çıkmalıdır. Kendi kararlarını kendi vermesini ve kendi kendini denetlemeyi öğrenmelidir.

ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER

1. Ara sıra ufak tefek disiplin olaylarını şakaya dönüştürün.
2. Eğlenceli durumlarda sınıfla birlikte gülerseniz sınıfı kontrol edemez hale gelmekten korkmayınız.
3. Öğrencinin hiç bir soru sormaksızın itaatkar davranmasının arzu edilir bir şey olmadığını biliniz.
4. Bir öğrenciyi uyarmanız gerekiyorsa bunu herkesin önünde yapmayınız.
5. Disiplin sağlamanın birçok öğretmenin iddia ettiği kadar önemli bir sorun olmadığını unutmayınız.
6. Bazen öğretmenlerin tutumu yüzünden de öğrencilerin disiplin kurallarına uymadıklarını aklınızdan çıkarmayınız.
7. Öğrencilerinizde kendi kendini disipline edebilme alışkanlığı geliştirmeye çalışınız. Kötü bir davranışın her şeyden önce kendi kişiliğine karşı bir saygısızlık olduğunu belirtiniz.
8. Unutmayınız ki öğretmenin sınıfta disiplin sağlamak için çok sert olması gerekmez.
9. Suçluyu bulamadığınız zaman tüm sınıfı cezalandırmaktan kaçınınız.
10. Disiplin problemlerine mani olmak, bir kere olduktan sonra onu düzeltmek için uğraşmaktan daha kolaydır.
11. Disiplin problemi sizi aşmadıkça başkalarına duyurmayınız.
12. Derhal önlem alınması gereken durumlarda ya da sınıfta ders yapmanız imkansızlaştığı hallerde idareye haber veriniz.
13. Sınıfta disiplini bozan bir davranış oluştuğunda tepkide bulunmadan önce biraz düşününüz.

ÖĞRETMENLER İÇİN TEKNOLOJİ BECERİLERİ

Okullara bilgisayar ve ilgili teknolojilerin girmesi genellikle büyük yatırımlar anlamına geliyor. Yöneticiler bu teknoloji yatırımlarının hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını ve öğrenci başarısını etkileyip etkilemediğini bilmek istiyorlar.
Araştırmalar öğrencilerin teknoloji kullanımından doğacak başarılarında en güçlü etkenin öğretmenlerin teknolojiyi kullanma becerisi olduğunu gösteriyor. Öğretmenlerin teknolojinin sadece nasıl kullanılacağını değil ne zaman ve niçin kullanılacağını da bilmeleri gerekiyor.
Öğretmenler için teknoloji becerileri olarak adlandırılan beceriler bugün okullarda öğretmenlerin karşılaştıkları teknolojileri özellikle bilgisayar ve ilgili teknolojileri rahatça kullanabilmeleri anlamına geliyor.

TEKNOLOJI BECERILERI NELERDIR?

Temel bilgisayar kullanımı becerileri (sözcük işlem, veri tabanı, Internet gibi) ve bilgisayarla ilgi temel kavram ve terimleri bilmek. kullanabilmek, verilere erişmek, onları işleyebilmek ve sonuçları yayınlayabilmek. Ayrıca temel donanım ve yazılım özelliklerini bilmek ve bunların basit problemlerini tanıyabilmek
Teknolojiyi kişisel araştırmalarda ve iletişimde kullanabilmek. Buradaki hedef teknolojiyi kişisel ve profesyonel gelişimde bir üretkenlik aracı olarak kullanmaktır. Araştırmada, problem çözerken ve iletişimde .
Bilgisayar kullanımının yasal ve ahlaki boyutlarını kavrama; örneğin sınıfta kullanılacak eğitim yazılımları ve telif hakkı ya da Internette gidilmemesi gereken siteler gibi.
Teknolojinin derslerin içine entegre edilmesi suretiyle öğrenci başarısı üzerinde etkili olabilmesinin yöntemlerini bilmek . Öğretmenlerin kendi dallarında ve farklı düzeyler için hangi teknoloji çözümlerinin uygun olduğunu bilmesi, bu teknolojileri entegre ederek dersleri yeniden planlayabilmesi, alternatif kaynaklardan haberdar olması ve farklı öğrenci gereksinimlerine farklı çözümler Çeşitli yazılım programlarını

ÖĞRETMEN - ÖĞRENCİ- VELİ İLİŞKİSİ

Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişkilerde; sözel ifadeler ve sözel olmayan işaretlerle pek çok şeyi birbirlerine anlatabilirler. Bu ifadeler birbirlerine ya soğukluk ya da ılıklık ifade eder. Sözel olmayan işaretlerin, psikolojik etkisinin öğretmen ve öğrenci açısından anlam ifadesi;


ILIKLIK - SOĞUKLUK

Sesin Tonu Yumuşak Sert

Yüz İfadesi Gülümseme, İlgili olma Donuk yüz, Duygusuz ifadesiz yüz

Duruş Diğerlerine doğru eğilmiş, Kişinin duruşunun karşısındakinden
Kişinin duruşunun karşısındakine geriye doğru olması - Sınırlı -
Eğik olması - Rahat -

Göz Göze Gelme Diğerlerinin gözüne Diğerlerinin gözüne
bakma bakmaktan kaçınmak

Jestler Açık, Onu karşı olma, Kapalı, Mesafeli, Kendini
Hazır olma savunucu olma ve diğerlerinden
kendini uzak tutma

Duruş Mesafesi Yakın Mesafeli

AÇIK VE SAVUNUCU İLETIŞIM

Öğrenci savunucu tutumda; öğretmen yargılayıcı bir tutum izlediğinde; karşısındakinin ses tonundan, davranışlarından değerlendirildiği, yargılandığı izlenimi alırsa hemen savunucu bir tutuma girer. Açık iletişimde öğretmen karşısındakine kuşku ve korku uyandıracak tutum izlemeden iletişimde bulunur. Öğretmenin konuşması; diğerini denetleme, belirli bir yöne çekme ya da fikrini değiştirme gibi amaçları içerdiğinde karşısındakinin savunuculuğunu arttırır. Konuya yönelik açık iletişimi içeren tutumda ise bunun aksine her iki kişide kendilerini o konu ile ilgili olarak sorumlu görerek konuşmayı sürdürür. Öğrencinin derse olan ilgisi ve isteği daha fazla olur. Anlayış ve yakınlık gösteren tutumda empatik anlayış söz konusudur. Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine saygı gösterir. Konuşurken daha üstün olduğu tutumu izlenirse, soruna ortaklaşa eğilim sağlanmaz. Eşitlik belirten tutumda; kişi kendini üstün göstermeyen, karşısındaki kişide eşit tuttuğun anlarsa işbirliğine açık bir tutum içine girer.
Açık iletişimde; pragmatik tutum söz konusudur. Benim bakış tarzım doğru olmayabilir, benim bilgimden daha doğru olanı bulunabilir anlayışı vardır.
İşte öğretmen; yargılamayan, değerlendirmeyen, denetlemeyen, kendini üstün görmeyen, anlayış ve yakınlığın olduğu açık iletişimi kullanırsa; öğrenci öğretmeniyle daha fazla işbirliğine girer, dersleri daha bir ilgiyle dinler, daha bir çabayla derslere aktif katılır, etkin hale gelir. Böylece eğitimin gerçekleştirmeye çalıştığı amaçları kolayca gerçekleştirir.

ÖĞRENCİ İLE ETKİLİ İLETİŞİM - İLETİŞİMDE BEN DİLİNİN KULLANILMASI

Karşılıklı iletişim sırasında oluşan sorunların büyük bir bölümü, bizlerin olaylara ve davranışlara yönelttiğimiz bakış açısı ve yargılar nedeniyle oluşur. Özellikle çocukların davranışlarını yorumlarken, değerlerimiz ve eğitimden kaynaklanan yargı etiketleri ile tepkiler oluştururuz. Oysa önemli olan davranışlarla yargıları ayırabilmektir. Örneğin; oyuncağını arkadaşlarıyla paylaşmak istemeyen çocuk, Davranış; oyuncağını arkadaşına vermiyor, Yargı; Bencil, düşüncesiz, paylaşmasını bilmeyen etiketler.
Sorunları ayırt edebilmek ve müdahalelerimizi gereken yerlerde doğru olarak yapabilmek için bir davranış penceresi çizelim.

DAVRANIŞ PENCERESI

Kabul Edilir
Kabul Çizgisi
Kabul Edilemez
İzlediğimiz her kimsenin davranışı bu pencere içinde yer alır. Davranışların kabul edilip edilmemesi bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygularla bağımlıdır. Davranış oluştuğunda olumsuz duygular yaşıyorsak davranışı kabul etmeyiz. Olumlu duygular yaşıyorsak o davranışı görmezden gelebiliriz.

KABUL ÇİZGİSİNİN DEĞİŞKENLİĞİNİ 3 ÖNEMLİ ETKEN YARATIR

1 - Ben 2 - Çocuk 3 - Çevre
Çocuk > Davranışın kabul edilip edilmemesi çocuğun yaşına, davranışın tekrar sayısına ve bize benzemesine bağlıdır. Çocuğun bizim kafamızda var olan değer yargıları çerçevesinde gösterdikleri davranışları kabul etmemiz daha kolaydır.

İLETİŞİMDE İFADE HATALARI

Çocuklar ve yetişkinler arasında çıkan en büyük sorun, çocuğun veya gencin olumsuz davranışları sonunda oluşur. Gencin yapmış olduğu davranış yetişkin tarafından kabul edilmediğinde genellikle gösterilen tepkiler şöyledir: “Sen nasıl bunu yaparsın - Ne laf anlamaz çocuksun - Ne zaman adam olacaksın - Geri zekalı !.....” Bu çıkışmalar kızgınlık ifadesidir. Burada özellikle kullanılan ifade tarzı kişiye yönelik SEN mesajı, sen-dilidir. Toplumumuzda kızgınlık ifadeleri genellikle sen dili ile yapılır.
Ancak sen dili ile yapılan ifadeler, kızgınlığın gerçek nedenlerini açıklamaz. Olumsuz davranışın karşıdaki üzerindeki belirgin etkileri açık değildir. Gençlerle yapılan mülakatlarda, gençlerin çoğu zaman yetişkinlerin neden kızdıklarını pek anlayamadıklarını gösterir. Sen mesajında açık olan tek şey saldırıdır. İfade edilen kızgınlık davranışa değil, kişiliğe yöneldiği için gencin onurunun kırılmasına neden olduğu için direnmesine ve karşılık vermesine neden olur. Sen dili ile ifade edilen kişiliğe yönelik kızgınlık bireyler üzerinde onarılmaz yaralar açar. Kimlik duygusunun ve özgüvenin yaralanmasına yol açar. Zamanla gençte sen dilini kullanmayı öğrenir. Ve karşılıklı çatışmalar yaşanır.
Bunun çözümü BEN dili ile konuşmaktır. Ben dili yetişkinlerin olumsuz davranış sırasında yapmakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayan dürüst ve sorumlu bir kırgınlık ifadesidir. “ Ulan, kes şu müziğin sesini” demek yerine “müzik bu kadar yüksek açılınca okuduğumu anlamıyorum” demek, karşı tarafa kızgınlığın nedenini açıkladığı gibi, gencin kişiliğine bir saldırı niteliği taşımadığı için dinlenme ve uyulması daha olasıdır. Ben mesajları gerçek yaşantı ve duygularımızı ortaya koyduğundan, onun bizi ve gereksinimlerimizi daha iyi görebilmesine ve savunucu tutuma geçmeden sorumluluğunu kabul etmesine yardımcı olur.
Çocuğun davranışını kendi isteğiyle ve bize verdiği değer yüzünden değiştirebilmesi için, sorunumuzun ve kızgınlığımızın nedenini bilmesi gerekir.

BUNUN İÇİN 3 TÜRLÜ BİLGİ GEREKİR

- Sorunu yaratan davranış hangisidir?
- Bu davranışı bizi nasıl etkilemektedir?
- Bu etkinin bizde uyandırdığı duygular nelerdir?

BU 3 BILGI IÇEREN MESAJ “BEN” MESAJIDIR. BEN MESAJI BU ÜÇ BÖLÜMÜ IÇERMELIDIR.

1.Kabul edilmeyen davranışın yargısız, suçlayıcı olmayan tanımı:
- “Ne saygısız çocuksun” yerine, “neden saygısız?” hangi davranış.
- “Müziği bu kadar yüksek açtığın zaman ...” davranışın tanımıdır.

2. Bu davranışın bizde oluşturduğu etki:
- Başım ağrıyor,
- Okuduğumu anlamıyorum,
- Konuşmaları duyamıyoruz gibi...
 

3. Olumsuz davranışların bizde yarattığı duygular.
Sinirleniyorum, kızıyorum, üzülüyorum, korkuyorum.
Dolayısıyla ben dili ile ifade edilen kızgınlık, başkaları hakkındaki değerlendirme ve yorumlarımızı değil, bizim olay karşısındaki gerçek duygu ve yaşantımızı açıklar. Duyguların açıklanması ve ifade edilmesi çok önemlidir. İnançlar, zevkler, değerler ve düşünceler insandan insana farklılık gösterse de, duygular bütün insanlarda aynıdır. Sadece yoğunluğu değişir. Buda bireylerin birbirlerini anlamalarını kolaylaştırır.

BEN DİLİ İLE KONUŞMANIN 3 TÜR OLUMLU ETKİSİ VARDIR

Konuşanı rahatlatır. Duyguların açıklanması kişinin rahatlamasına ve birikim yapmamasına yol açar. Belirgin etkiyi düşünen yetişkin, bazen belirgin bir etki olmadığını farkeder. Aslında kızgınlığın çocuğun davranışı ile ilgili olmayıp, özel yaşantısında karşılaşmış olduğu bir olumsuz durumdan kaynaklandığını farkeder. Ben mesajında gence karşı bir saldırı olmadığı için savunma durumu ortaya çıkmaz ve çocuk, yetişkinin gereksinimini karşılamak amacıyla, davranışın sorumluluğunu üstlenir; değiştirmeye yönelebilir. Bu durumda çocuk dış kontrol ve tehdit yerine iç kontrol ve denetim kazanır.

ÇOCUKLARLA İLETİŞİM NASIL KURULUR

- Çocuğa, sorunların önemsiz, saçma sapan ve geçersiz olduğu anlamını verebilir;
- Çocuk bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.

İletişim engelleri, kendini anlatmaya çalışan çocuğu yardımcı olmadığı gibi, onun ileriki sorunlarını da anlatmamasına, içine atmasına neden olur. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar şunlar olabilir:
SESSİZLİK: Sessizlik kadar kişiye konuşma olanağı tanıyan güçlü bir etken yoktur. Sadece sessiz durarak karşıdaki kişiye, çocuğa konuşma alanı bıraktığımız için, çocuk konuşmaya yönelebilir.
EMPATİ: Kendini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun gözleri ile, onun dünyasından bakmaya çalışmaktır. Kedisi öldüğü için ağlayan bir çocuğa: “Ne varmış bir kedi için üzülecek” gibi bir iletişim engeli yerine, kendini çocuğun yerine koyarak, kedinin onun yaşamında ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışmak, empati kurmaktır. Empatinin en önemli göstergesi, diz çökerek çocukların dünyayı görüş açılarına bakmaktır. Çocuklar küçük yaşlarda bir bacaklar dünyasında yaşarlar. Dolayısıyla, çocuklarla konuşurken diz çökerek onları anlamaya çalışmak veya kaldırıp kucağına almak, çocuğu anlamaya daha açık bir davranış şeklidir.
KABUL: Çocuğu sorunu ile birlikte yargılamadan kabul etmek. Çocuğun hata yapabileceğini, yaşının icabı doğru yargılayamayacağını düşünerek, çocuğu o anda (yani sorunu sırasında) günahı ve sevabıyla kabul ederek onu anlamaya çalışmaktır.
DÜRÜST OLMAK: Derdini anlatmaya çalışan bir çocuğa mutlaka yetişkin görüşü ve rolüyle yaklaşmak yerine (yani anne - baba rolü yerine), insan olarak yaklaşmaya çalışmak, ve onu duygularını anne-baba bakışıyla değil, bir insan bakışı ile algılamaya çalışmak, gereken cevapları vermek yerine, dürüst cevaplar vermeye çalışmak, çocuğa daha yakın, daha anlamlı bir yaklaşım verir. Bütün bunlar dinlemeye açık yardımcı davranışlardır. Katılımlı Dinleme yöntemi ile çocuğu daha iyi anlayabilir ve rahatlatabiliriz.
KATILIMLI DINLEME: Katılımlı Dinleme basit bir tekrardır çocuğun söylediklerini duyduğumuza dair bir mesajdır. Bu mesaj çocuğun söylediklerini özetleyebilir ve çocuğun sorun sırasında yaşamış olduğu duyguları dile getirebilir.

ÖĞRETMENLER ERGENLERE NASIL DAVRANMALI?

*Gençlerle şakalaşın, espri yapın, ama sakın alay etmeyin.
*Onları anlamaya ve empati kurmaya çalışın ama sakın yaşadıklarını küçümsemeyin.
*Onlara kuralları açıklayın ve uymalarını isteyin ama bunu otoritenizi kanıtlama yolu olarak kullanmayın.
*Gençleri kabul edin, değer verin ancak bu durum onların her davranışını onaylayın demek değildir. Yanlış davranışlarını onaylamadığınızı gösterin, elbette uygun bir şekilde.
*Gençlere görev ve sorumluluk verin ama onu baştan yenilgi ve başarısızlığa mahkum edecek görevler yüklemeyin.
*Gençlerin olumlu davranışlarına projektör tutunuz. Ama bunu abartmaktan kaçının.
*Gencin sizinle paylaştığı sırlarına saygılı olun, başkalarıyla paylaşmayın.
*Gençler yetişkinlerin ‘her şeyi bilen, çok anlayışlı, mükemmel’ görünmesinden hoşlanmazlar. Onlara uzun nutuklar çekmekten kaçının.

 

DİĞER BAĞLANTILAR


Teknik Destek